Tarih 28 Ekim 1962. İşte bu tarihte The Beatles ilk radyo röportajını verdi. Grup halen Hamburg'a düzenli yolculuklar yapıyordu ve Ringo Starr aralarına yeni katılmıştı. Hatta öyle ki Ringo hala gruba katıldığı günden beri geçen haftaları sayıyor. Röportaj Love Me Do'nun yayınladığı hafta yapılmıştır.
Çevirdiğim ilk röportaj. Umarım iyi olmuştur. İyi okumalar...MONTY: Bu akşam ümit vaat eden Merseyside’lı grup The Beatles’la bulunmak bizim için büyük bir zevk. İsimlerini biliyorum ve isimlerini kendilerine yerleştirmeye çalışacağım. Şimdi, sen John Lennon’sın değil mi?
JOHN: Evet, bu doğru.
MONTY: Grupta neyle meşgulsün, John?
JOHN: Mızıka, ritim gitar ve vokalle meşgulüm. Böyle diyorlar.
MONTY: Ayrıca, burada Paul McCartney var. Bu sensin, değil mi?
PAUL: Evet, benim. Evet.
MONTY: Sen ne yaparsın?
PAUL: Bas gitar çalarım ve ahh, şarkı söylerim… sanırım! Böyle diyorlar!
MONTY: Şarkı söylemek, vokal olmaktan bir hayli farklı demek?
PAUL: Yani… evet, evet.
MONTY: Ayrıca burada George Harrison var.
GEORGE: Nasılsınız?
MONTY: Siz nasılsınız? İşiniz nedir?
GEORGE: Solo gitar çalmak ve biraz şarkı söylemek.
MONTY: Solo gitar derken bu senin grubun lideri olduğun anlamına mı geliyor?
GEORGE: Hayır, hayır. Sadece… Yani, biliyorsun diğer gitar ritim. Çing, çing, çing, anlarsın işte.
PAUL: O solo gitar işte, anladın mı. Aslında John grubun lideri.
MONTY: Ve arka planda, burada, ve ayrıca grubun arkasında bir sürü gürültü yapan Ringo Starr var.
RINGO: Selam
MONTY: Sen grupta yenisin, değil mi Ringo?
RINGO: Evet, ee, dokuz hafta oldu.
MONTY: Love Me Do’nun kaydında faal miydin?
RINGO: Evet, kayıttaydım. Plaktayım
(grup kıkırdar)RINGO: (gülünç bir sesle) Kaydı var yani.
MONTY: Ee, şimdi…
RINGO: Ben bateristim!
(gülüşmeler)MONTY: O elindeki saldırgan silahlar da nedir öyle? Bagetlerin mi onlar?
RINGO: Yani, onlar eee… bulduğum bir çift sopa sadece. Henüz aldım, yani. Çünkü bir yere gidiyoruz.
MONTY: Bir yere gideceğinizi söylediğin zaman bu bizi bir başka soruya yönlendirir şimdi. Nereye gidiyorsunuz?
RINGO: Almanya, Hamburg. İki haftalığına.
MONTY: Oralarda daimi ve büyük anlaşmalarınız var, öyle değil mi?
RINGO: Şey yani, çocuklar çok üzün sürerdir oradaydılar, biliyorsun. Ve ben de bir başka gruplarla orada bulundum ama bu sefer ilk defa Beatles’la beraber bulunacağım.
MONTY: Paul, söyle bize. Nasıl Almanya’da iş buldunuz?
PAUL: Yani, hepsi yaşlı ajanımız vasıtasıyla oldu.
(gülüşmeler)PAUL: (kıkırdar) Oraya ilk eskiden bizi idare eden bir adam için gitmiştik ve Liverpool’daki Jacaranda Club’ın Mr Allan Williams’ı için. Ve o sözleşmeleri buldu ve biz de öyle ya da böyle oraya gittik, sonra da çıktık kendi…
JOHN: Yolculuğumuza.
PAUL: Yolculuğumuza…
(güler)JOHN: …dedikleri gibi.
PAUL: Dedikleri gibi, sonrasında, anlarsın ya. Sadece bir o yana bir bu yana gidiyorduk.
MONTY: (şaşırarak) Hiç meşgul değil miydiniz?
PAUL: Aslında, evet yani. Evet.
(gülüşmeler) MONTY: George, Liverpool’da mı büyüdün?
GEORGE: Evet. Bugüne kadar, evet.
MONTY: Nerelerde oturdun?
GEORGE: Wavertree’de doğdum, ve Wavertree ve Speke’de büyüdüm- uçakların olduğu yerde hani.
MONTY: O zaman hepiniz “Liverpool tipleri”siniz?
RINGO: Evet.
JOHN: “Ee… tipler, evet.
PAUL: Ah evet.
RINGO: İşte Liverpool tipli Paul.
MONTY: Şimdi, bana sizin aslında genç Ron Wycherley’le aynı karakterde olduğunuz söylendi.
RINGO: Ronald. Evet.
MONTY: …şimdiki Billy Furry.
RINGO: Saint Sylus’ta.
MONTY: Hangi?
RINGO: Saint Sylus.
JOHN: Cidden mi?
RINGO: Senin Musical Express’te dediğin gibi Dingle Bay değildi.
PAUL: Hayır, yanlıştı o. Saint Sylus bir okul.
MONTY: Şimdi sizi genç bir DJ’le tanıştırmak istiyorum. Adı Malcolm Threadgill, 16 yaşında ve eminim ki size genç bakış açısından bir soru sormak istiyor.
MALCOLM: Sizin önceden Alman bandrollü başka kayıtlar yaptığınızı biliyorum.
PAUL: Evet.
MALCOLM: Nelerdi onlar?
PAUL: Yani, biz yapmadık… Öncelikle Tony Sheridan adlı arkadaşla bir kayıt yaptık. Hamburg’da Top Ten Club adında bir kulüpte çalışıyorduk. Ve onla My Bonnie adında, Alman listelerinde beş numaraya yerleşen bir kayıt yaptık.
JOHN: Ach tung!
PAUL: (kıkırdar) Ama burada bir iş yapmadı yani. Pek iyi bir kayıt değildi ama Almanlar biraz beğenmiş olmalı. Ve Fransa’da Tony Sheridan’ın EP’sinde, John ve George’un kendi yazdıkları bir enstrümantal yayınlandı. Burada yayınlanmadı. Tek bir kopyası var. Bu kadar yani.Pek iş yapmadı.
MALCOLM: P.S I Love You ve Love Me Do’yu sen kendin besteledin, değil mi? Aranızda kim beste yapıyor?
PAUL: Yani, John ve ben. Aramızda şarkılar yazıyoruz. Öyle yani… Kontratlar imzaladık ve eğer şimdi biz…
JOHN: Paylar eşit.
PAUL: Evet, eşit paylar ve telif hakları falan, bu yüzden çoğu şeyi biz yazıyoruz. Dediğim gibi, George o enstrümantali yazdı. Ama çoğunlukta John ve ben yazıyoruz. Yüzü aşkın şarkılar yazdık ama yarısını kullanmıyoruz, yani. Bir şekilde Love Me Do’yu yeniden düzenledik ve kayıt yapan insanlara çaldık ve PS I Love You ve ee, epey hoşlarına gitmiş gibi göründüler. Sonuç olarak kaydettiklerimiz bunlar.
MALCOLM: Kaydetmeyi tasarladığınız besteleriniz var mı?
JOHN: Yani, buralardayken kendimizin bir başka şarkısını kaydettik ama tam bitmedi. Öyle yani, bir dahaki sefere onu geri alacağız ve böylece nasıl beğendiklerini göreceğiz.
(uzun bir duraksama)JOHN: (şaka yollu) “İşte… MY’den bu kadar!
(gülüşmeler)MONTY: Size şunu sormak istiyorum- ve şu an Hume Hall, Port Sunlight’tan kayıt yapıyoruz—Ünlü olmadan önce bu taraflara gelen var mı aranızda? Çevreyi biliyor musunuz?
PAUL: Burada sahne almıştık yani, ee… Ünlü derken neyi kast ettiğini anlamadım yani.
(gülüşmeler)PAUL: Eğer ünlü olmak Hit Parade’de bulunmaksa, oralarda bulunmuştuk—iki ay önce buradaydık. İki kere burada bulunduk, değil mi?
JOHN: Akrabalarım var burada. Rock Ferry’de.
MONTY: Var mı?
JOHN: Evet. Denizin her tarafında var yani.
PAUL: Evet, Claugton Village’da bir akrabam var—Upton Road’da.
RINGO: (şaka yollu) Birkenhead’de bir arkadaşım var!
(gülüşmeler)MONTY: Keşke benim de olsaydı.
GEORGE: (şaka yollu) Chester’da bir tanıdığım var!
(gülüşmeler)MONTY: Şimdi çok tehlikeli bir şey geliyor. Burası akıl hastanesi dostum. Peter Smethurst burada ve görünüşe bakılırsa bir soru patlacak gibi.
PETER: Sormak istediğim tek bir soru var. Eminim herkesin sorduğu bir sorudur bu. Televizyona çıktığınız ilk gün hakkındaki görüşlerinizi almak isterim
PAUL: Şey, garip bir şekilde yeterliydi, müthiş gergin olacağımızı sanıyorduk. Ve herkes dedi ki “Kameraları gördüğün zaman, aniden sizi izleyen iki milyon insan olduğunu fark edeceksiniz.” Çünkü biz çıktığımız zaman iki milyon insan ‘People And Places’ ‘i izliyormuş, sonradan duyduk. Ama, çok garipti, bize hiç öyle gelmemişti. Bunlar hakkında hiç düşünmedik. Ve televizyonda çalmak, canlı olarak radyoda çalmaktan çok daha kolay. Hala sinir bozucu ama radyoda çalmaktan biraz daha kolay çünkü radyoda canlı yayın yaparken bir dolu seyirci oluyor.
MONTY: Şimdi burda konuşurken sinir bozucu mu geliyor?
(gülüşmeler)PAUL: (şaka yollu) Evet, evet.
MONTY: Cleaver Hastane’sinin oralarda, Parlophone’da kesin bir kayıt var-- kaydın ön yüzü talep edilmiş. O yüzden belki de The Beatles’ın kendileri bu kaydın ne olacağını söylemek ister.
PAUL: Tabi. Şey, ‘Love Me Do’ olacak.
JOHN: Parlophone R4949
(gülüşmeler)PAUL: Love Me Do.
MONTY: Ve eminim ki, onlara cevabınız “Not: Seni Seviyorum!”
PAUL: Evet.
Tamam. Hepsi bu kadar. Şimdi evinize gidin. Eheh.