McCartney
Tam hasta olmak üzereyken ve üstümde dünyanın en çirkin kokan, aynı zamanda en rahatsız kazağını giyerken, neden bir albüm incelemesi yapmıyorum dedim. Hem böylece sınavlara çalışmaktan kurtulacak hem de albümleri tekrar dinleme fırsatına erişecektim. İlk yazdığım sebep sonradan çok başımı yakacak gibi gelse de ben şu an yazmaya başlıyorum. Özlemişim resmen.1969 yılının sonlarına doğru, The Beatles’ın geleceği belirsiz, Let It Be albümü Phil Spector tarafından elden geçirilirken Paul McCartney evindeki dört kanallı kayıt cihazıyla ilk solo albümünün kaydına başlar. Şarkıdaki bütün enstrümanları kendisi çalar, şarkılarının çoğunu evde kaydeder ve kayıt stüdyosuna sahte bir isimle gider. Albüm neredeyse gizlice yapılır. Dört aylık bir sürecin ardından McCartney ilk solo albümünün çalışmarını bitirir ve The Beatles’tan ayrıldığını belirten soru-cevap şeklinde yazılmış bir bildiri dağıtır. 17 Nisan 1970 tarihinde albüm yayınlanır yayınlanmasına da beraberinde sorunlar da getirir. McCartney’in evine gelen Ringo Starr, albüm tarihin ileri alınmasını rica eder, çünkü Let It Be albümünün mayıs ayında yayınlanması gerekmektedir. Bunun üzerine McCartney sinirlenir ve Starr’ı evinden kovar.
Albüm listelerde büyük bir başarı sağlar. Birleşik Krallık’ta Simon & Garfunkel’ın, Bridge Over Troubled Water adlı albümünün arkasından ikinci sıraya yerleşir ve altın plak alır. ABD’de ise üç hafta bir numarada kalarak iki tane platin plak kazanır.
Listelerdeki başarılarına rağmen eleştirmenlerce “fazla yalın” ve “amatörce” bulunur. George Harrison, albümdeki Maybe I’m Amazed ve That Would Be Something’i över. Ancak John Lennon albümün ses kalitesinin düşüklüğüne şaşırdığını belirtir ve kendi solo debut albümüyle kıyaslar.
Albüm kısacık bir şarkıyla açılır; The Lovely Linda. McCartney’in kayıt cihazını denemek için çaldığı bir şarkı. Bana hep Her Majesty’i hatırlatır. Eğer The Beatles bir albüm daha yapsa, son şarkısı bu olurdu diye düşünürüm, tıpkı Abbey Road’da olduğu gibi.
Ardından gelen That Would Be Something ise biraz daha country-vari. The White Album (The Beatles) albümünde ağzıyla bas çalan McCartney burada da ağzıyla perküsyon çalar. Hatta ilk beatbox gibi bir şey! Bu şarkının ilk ve tek canlı performansı 1991 yılında, MTV’nin yayınladığı Paul McCartney’nin Unplugged programında yer alır
Valentine Day ise Paul McCartney enstrüman yeteneğini konuşturan bir şarkıdır. Sonrasında gelen Every Night ise daha sonraları konserlerinde de çalacağı bir ballad’dır. That Would Be Something gibi bu şarkı da Unplugged programında yer alır.
Hot As Sun/Glasses ise iki şarkının birleştirilmesiyle oluşmuştur. Hot As Sun, Paul McCartney 1959 yılında yazdığı enstrümantal bir şarkıdır. Glasses ise ismi gibi bir şarkıdır; kristal bardaklardan gelir o sesler, şarkının sonuna doğru McCartney’in sadece bootleg’lerde bulunan Suicide parçasından sözler vardır. (Bana hep biraz ürkütücü gelmiştir.)
Junk ise albümün en güzel parçalarından biridir kanımca. 1968’de, Hindistan günlerinde yazılmış bir şarkı. Sadece McCartney’in melankolik sesi ve akustik gitarı vardır parçada.
Junk’tan sonra ise McCartney’in elektro gitardaki (“More guitar!”) hünerlerini gösteren Oo You şarkısı gelir. Bunu izleyen Man We Was Lonely ise hem McCartney’in hem de eşi Linda McCartney’in yer aldığı neşeli bir şarkıdır. Albümün konseptini tamamlayan bir parça gibidir.
Momma Miss America, Linda McCartney’in Amerika özlemini yansıtır ve albümdeki çoğu şarkı gibi enstrümantaldir. McCartney bu şarkıda güçlü bir elektro gitar, piyano ve davul çalar.
Teddy Boy da tıpkı Junk gibi Hindistan’da yazılmıştır. The Beatles ile de kaydedilen bu şarkı, grup tarafından pek rağbet görmeyince rafa kaldırılır ama McCartney’in debut albümünde kendine bir yer bulur. The Beatles ile olan kayıttan pek farklı değildir ama bu sefer Linda’nın vokalleri katılır ve McCartney şarkı esnasında gülmez.
Singalong Junk ise isminde de anlaşılacağı gibi Junk’ın bir diğer versiyonudur. Mükemmel bir orkestrasyonla düzenlenmiş ve –elbette- enstrümantaldir.
Albümün en ünlü ve –belki de- en iyi şarkısı Maybe I’m Amazed’dir. Aslında eğer single olarak yayınlansaydı muhteşem bir başarı elde edebilirdi ama albüm dışında yayınlanmamıştır. 1977 yılında ise canlı kaydı piyasaya sürülür ve bu sefer listelere birinci sıradan yerleşir. Şarkıda McCartney, Linda’ya olan aşkını haykırır adeta; güçlü bir vokal, harika bir piyano ve düzenleme.
Son şarkı Kreen-Akrore oldukça değişik perküsyon ritimleri içerir. Kanımca “En avant-garde Beatle” ünvanını yeniden McCartney’e teslim eden bir şarkıdır.